Türkiye’de çevre politikaları uzun süredir tartışma konusu olurken, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın görev alanlarının birbiriyle çeliştiği yönünde eleştiriler gündemde. Şube Başkanı Cemil Pehlevan, yayımladığı sert açıklamada, aynı makamın hem doğayı korumak hem de inşaata izin vermekle sorumlu olmasının büyük bir çıkmaz olduğunu söyledi. “Çevreyi koruyacak olanla doğayı tahrip eden aynı makamdan yönetiliyor. Bu yapının adı çevreyi korumak değil, çevreyi teslim etmektir” ifadelerini kullandı.
“Koruma ve Tahrip Yetkisi Aynı Makamda”
Pehlevan, çevreyi koruma sorumluluğunun şehircilik ve imar politikalarıyla aynı bakanlık çatısı altında olmasının derin bir çelişki yarattığını belirtti. Bir yandan dere yataklarının doldurulup betonlaşmaya göz yumulduğunu, diğer yandan yaşanan sel felaketlerinde çevreyi koruyamadıklarını açıklayan makamların sorumluluklarını yerine getirmediğini ifade etti. “Hem doğayı koruyan hem beton döken aynı kişi olabilir mi?” diye sordu.
“İklim Krizi Bürokratik Çıkarların Gölgesinde”
Açıklamasında iklim değişikliği başlığını da öne çıkaran Pehlevan, “Bir yanda ormanlar maden sahası için kesiliyor, diğer yanda iklim değişikliğiyle mücadele edildiği söyleniyor. Bu tablo büyük bir ikiyüzlülüğü gösteriyor” dedi. İklim kriziyle mücadelenin bilimsel, bağımsız ve şeffaf bir kurul öncülüğünde yürütülmesi gerektiğini vurgulayan Pehlevan, mevcut yapının ise çevreyi korumaktan çok rantı koruduğunu savundu.
“Doğa Susmuyor, Bedelini Toplum Ödüyor”
Doğal kaynakların tahribatına dikkat çeken Pehlevan, suyun renginin değiştiğini, dere yataklarının daraltıldığını, tarım arazilerinin yok edildiğini söyledi. “Doğa bize gerçeği söylüyor. Çelişkilerin bedelini önce çevre, sonra toplum ödüyor” diyerek uyarıda bulundu. Süslü sözler yerine somut icraat beklediklerini belirten Pehlevan, “Doğanın talanı karşısında susan her makam bu suça ortaktır. Biz susmayacağız, geleceğimizi rant uğruna harcatmayacağız” ifadeleriyle açıklamasını noktaladı.
Cemil Pehlevan’ın bu çıkışı, çevre politikalarının yeniden ele alınması gerektiğine dair toplumsal taleplerin yükseldiğini bir kez daha gösterdi. Siz ne düşünüyorsunuz? Çevreyi korumakla görevli bakanlık mevcut yapısıyla bu sorumluluğu yerine getirebilir mi? Görüşlerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.