Fiskobirlik Satarsa, Karadeniz Ne Toplar?

Ercan Kandemir, FİSKOBİRLİK'teki son durumu değerlendirdi...

Fiskobirlik Satarsa, Karadeniz Ne Toplar?

Ercan KANDEMİR– Köşe Yazısı

Karadeniz deyince akla gelen ilk şeylerden biridir fındık. Ve fındık deyince de geçmişten bugüne üreticinin güvencesi, alın terinin karşılığı olan Fiskobirlik gelir akıllara. Ne var ki bugün bu kadim kurumun adını, başarılarla değil, birbiri ardına gelen arsa satışlarıyla duyuyoruz. Bu trajedi sadece bir kurumun erimesi değil, Karadeniz’in ekonomik bel kemiğinin çözülüşüdür.

Fiskobirlik, 1937 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleriyle kurulmuş, Karadenizli üreticinin örgütlü gücünün adı olmuştur. Türkiye’nin en büyük tarım satış kooperatifi, dünyanın ise en büyük fındık kooperatifi olma unvanını taşıyan bu kurum, artık sadece gayrimenkul satışıyla ayakta kalmaya çalışan bir yapıya dönüştürülmüştür.

Son örnek: Giresun’un sahil şeridinde, denize sıfır 7,5 dönümlük değerli bir Fiskobirlik arazisi satışa çıkarıldı. Oysa bu arazinin kamu yararı doğrultusunda değerlendirilmesi, örneğin Giresun Üniversitesi’ne takas yoluyla devredilmesi mümkündü. Ama hayır. Acil nakit ihtiyacı gerekçe gösterilerek satışı tercih edildi. Soru şu: Fiskobirlik neden bu hale getirildi?

Kurumun bugün geldiği noktada yaklaşık 2 milyar lira borcu, her gün ödemesi gereken 2,5 milyon TL faiz yükü olduğu belirtiliyor. Bu borcun altına nasıl girildi? Kimler bu kararları verdi? Neden üreticinin kurumu, üreticinin malını satarak yaşamaya mahkûm edildi?

Bir zamanlar fındığın dünya piyasasındaki fiyatını belirleyecek kadar güçlü olan bu kurum, şimdi adeta tasfiye sürecine girmiş görünüyor. Daha da kötüsü, yönetimin başında bir milletvekili varken bu satışların hız kazanması, “temsil mi, günü kurtarma mı?” sorusunu akıllara getiriyor.

Eğer kurumu kurtaramıyorsanız, arazi satmak yerine istifayı düşünebilirsiniz.

Oysa Fiskobirlik, iyi yönetilseydi; şeffaf, üretici odaklı ve liyakate dayalı bir anlayışla işletilseydi, bugün sadece Türkiye’de değil, dünyada da örnek bir kooperatif modeli olabilirdi. Karadeniz’in fındığı, Avrupa’nın çikolatasına lezzet verirken, üreticisi ise yoksullukla boğuşmazdı. Ama olan oldu. Yönetilemeyen kurum, arazilerini satarak günü kurtarmaya çalışan bir yapıya büründü.

Bu tablo, sadece Fiskobirlik’in değil, kooperatifçilik ruhunun çöküşüdür. Halk için, üretici için, Karadeniz için kurulmuş bir kurum, bugün bir avuç kişinin günü kurtarma politikasına alet edilmektedir.

Bu nedenle sormak gerekiyor:
Eğer Fiskobirlik satarsa, Karadeniz ne toplar?
Fındık üreticisi ne umar?
Kurumun ardından hangi değerlerimiz sıradadır?

Neden katma  değer ürünlerin geliştirilip, çoğaltılması için araziye ihtiyaç duyulacakken arazilerin elden çıkartılmasına ihtiyaç duyulmaktadır ?

Fiskobirlik, yeniden ayağa kalkmalıdır. Ama bu, toprak satarak değil;

  • Üretimi ve ihracatı güçlendirerek,
  • Genç çiftçiyi destekleyerek,
  • Katma değerli ürünleri artırarak,
  • Gerçek anlamda kooperatif ruhuna dönülerek mümkün olabilir.

Aksi halde; yarın satacak bir şey kalmadığında, geriye sadece bir utanç hikâyesi kalacaktır.