Trabzon'da düzenlenen Ulusal İklim Değişikliği ve Su Sempozyumu, 25 Haziran’da sona erdi. 2 gün süren programda 509'u ilk gün olmak üzere toplam 805 kişi katılım sağladı. 17 panelist ve 4 davetli konuşmacının katıldığı oturumlarda, iklim krizinin su kaynakları, sağlık, gıda güvenliği ve afet yönetimi üzerindeki etkileri masaya yatırıldı. Sonuç bildirgesinde; bireysel sorumluluk, yerel yönetimlere çağrı, politika yapıcıların kararlı adımları ve bilimsel temelli çözümlerin önemi vurgulandı.
Trabzon'da 117 Maddelik İklim ve Su Çıkışı: Sempozyumdan Kritik Uyarılar
Türkiye’nin iklim krizine karşı verdiği mücadeleye Trabzon’dan önemli bir katkı geldi. 24-25 Haziran 2025 tarihlerinde Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi'nde gerçekleşen Ulusal İklim Değişikliği ve Su Sempozyumu, geniş katılımla tamamlandı.
Trabzon Kent Konseyi ve çeşitli kurumların iş birliğiyle düzenlenen programda, 8 ayrı oturumda toplam 21 konuşmacı söz aldı. Açılışta 4 uzman, panellerde ise 17 akademisyen ve kamu temsilcisi yer aldı. Sempozyuma 2 günde toplam 805 kişi katıldı. Katılım ilk gün 509, ikinci gün ise 296 olarak kaydedildi.
Küresel Isınma Artık Gelecek Değil, Şu Anın Gerçeği
Sempozyumda iklim değişikliği artık uzak bir tehdit değil, yaşanan bir kriz olarak tanımlandı. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun, “Ateşi yükselen dünyanın mikrobu biziz” sözleri, sempozyumun en çarpıcı ifadelerinden biri oldu.
Prof. Dr. Esengül Köse, son veriler ışığında sera gazı salınımlarının 1990'a göre %54 arttığını ifade etti. Ayrıca, 2040’tan önce 1,5°C eşiğinin aşılacağı uyarısı da bildirgede yer aldı.
Karadeniz’i Bekleyen Risk: Su Artışı ve Kıyı Erozyonu
İklim değişikliği sadece sıcaklıklarla sınırlı değil. Prof. Dr. Kadıoğlu, Trabzon sahilinde 100 metreyi bulan kıyı erozyonu tehlikesine dikkat çekti. Karadeniz Bölgesi'nin su zengini yapısına rağmen, artan sıcaklıkların ve kontrolsüz tarımsal faaliyetlerin su stresi doğurabileceği ifade edildi.
Sağlık, Göç, Tarım ve Ekosistemler Alarm Veriyor
Prof. Dr. Murat Topbaş, iklim krizinin halk sağlığı üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkilerini detaylandırdı. Sıtma, KKKA ve solunum hastalıklarının yayılma riskinin artacağı, çocuklar ve yaşlıların en kırılgan gruplar olacağı belirtildi.
Sempozyumda iklim göçü de önemli bir başlık olarak öne çıktı. Dr. Öğr. Üyesi Seda Özlü, 2050’ye kadar 216 milyon kişinin iklim kaynaklı göç riskiyle karşı karşıya olduğunu aktardı.
Su Kalitesi ve Atık Suyun Geri Kazanımı Hayati Önem Taşıyor
Prof. Dr. Ülgen Aytan, sadece su miktarındaki azalma değil, kirliliğin de kalitede bozulmaya yol açtığını söyledi. TİSKİ Genel Müdürü İbrahim Kul ise, atık suyun geri dönüştürülmesi ve gri su kullanımının yaygınlaştırılması gerektiğini vurguladı.
İklime Uyum İçin Yeşil Altyapı ve Yapay Zekâ
Sempozyumda, afet yönetimi ve şehir planlaması gibi alanlarda bütüncül iklim politikalarının önemi ele alındı. Prof. Dr. Dilek Beyazlı, yeşil koridorlar ve doğayla uyumlu kentleşmenin önemini vurgularken; Doç. Dr. Ali Kürşat Erümit, “Yeşil Yapay Zeka” prensiplerinin karar alma süreçlerine entegre edilmesi gerektiğini söyledi.
Sonuç Bildirgesi: Toplumsal Seferberlik ve Bilimsel Yaklaşım Şart
Sempozyum sonunda yayımlanan bildirgede şu önemli çağrılara yer verildi:
Politika yapıcılara: 2053 Net Sıfır Hedefi’ne ulaşmak için kararlı adımlar atılmalı, göç ve sosyal kırılganlıklar dikkate alınmalı.
Yerel yönetimlere: Atık suyun geri kazanımı, su verimliliği ve iklim dostu altyapılar öncelik olmalı.
Halk sağlığı kurumlarına: Erken uyarı sistemleri kurulmalı, sağlık altyapısı iklime dirençli hale getirilmeli.
Sivil topluma: Farkındalık çalışmaları yaygınlaştırılmalı, medya bu sürece daha aktif dâhil edilmeli.
Tüm vatandaşlara: Kaynakların verimli kullanımı, atık azaltımı ve çevre dostu tüketim alışkanlıkları benimsenmeli.