Filiz Uygun Hajjar, yazdı...

Hayat devam ediyor. Hepimizin maddi ve manevi kayıpları oluyor. Hayatımızdan bir şeyler eksiliyor.
Hep eksilmek mi? Hayır. Kazanmamız gerekenler de var. Bu yüzden elbette umut da olmalı, neşe de olmalı hayatımızda.

Fakat üzülmeyi de bilmeliyiz, zannımca. Çünkü üzülmekle birlikte gelişen —ya da en azından korunan— ahlaki değerlerimiz var.
Bir yanda şehit olan kardeşlerimizin yasını tutarken, bir yandan da eğlenmek doğru gelmiyor bana.
İki duygu zıt. Ama acı, hepimizin acısı. Neden mi? Çünkü asker, vatanı için askerdir.
Peki, vatan nedir, kimdir? Biziz… Halk.

Bir gün içinde yaptığımız işleri düşündüğümde, Allah’ın izniyle bizi koruyan askerlerimiz sayesinde tüm derdimiz kendi işlerimiz oluyor.
O asker şehit olduğunda, sen gününü tamamlayabilmişken; yara almadan, az ya da çok demeden, hâlâ hayattayken…
Sanki, kutlamalarla eğlenmesek daha çok insani ve vicdani olurdu.

“Hayat devam ediyor” sözü, yeri geldiğinde çok akıllıca ve hayat kurtarıcı olabilir.
Ama böyle zamanlarda söylendiğinde, bana gamsızlık ve bencillik gibi geliyor.

Sonuçta asker görevini yaptı:
Annesini korurken, senin anneni de korudu.
Babasını korurken, senin babanı da korudu.
Kardeşini korurken, senin kardeşini de korudu.
Eşini, kızını korurken; senin eşini, senin kızını da korudu.

Ama bugün:
Onun annesi ve babası evlatsız…
Onun kardeşleri, kardeşsiz…
Onun eşi tek başına…
Ve ne acı ki, onun evladı artık yetim…

Asker şehit oldu. Geride kalanlar…
En azından onlara bir gönül borcumuz var.

Güzel ülkem…
Canım hemşehrilerim ve kardeşlerim…

Eğlenceyi bırakıp, birlikte insanî olarak biraz üzülmek istiyoruz.
Tabii ki yine güleceğiz…
Ama en azından bu günlerde, ülkemizde ve şehrimizde kutlama sesleri değil;
yas sessizliği olsun.