Hayatın koşuşturmacası içinde çoğu zaman gözümüzün önünde duran en önemli ve kıymetli hazinemizi, yani aileyi, gerektiği kadar konuşmuyoruz. Oysa ki aile yalnızca bir çatı değil; sevginin, sadakatin, güvenin ve aidiyetin en güçlü kaynağıdır.
Hayatın koşuşturmacası içinde çoğu zaman gözümüzün önünde duran en önemli ve kıymetli hazinemizi, yani aileyi, gerektiği kadar konuşmuyoruz. Oysa ki aile yalnızca bir çatı değil; sevginin, sadakatin, güvenin ve aidiyetin en güçlü kaynağıdır. Aile bir bireyin kişiliğinin geliştiği, bir toplumun ruhun beslendiği en temel toplumsal kurumdur.
Bugün televizyon ekranlarını açtığımızda, ne yazık ki bu kutsal yapıya zarar veren, sabah kuşağı programlarından dizi filmlere kadar birçok içeriklerle karşılaşıyoruz. Bu sabah kuşağı programları, dizi ve filmler çoğu zaman aile değerlerini yıpratan, ilişkileri sıradanlaştıran ya da toplumsal bağları zayıflatan bir etki yaratıyor. Bir yandan bireysel hayatları dramatize edip seyirlik hale getirirken, diğer yandan aileyi “tüketilebilir” bir kurum gibi göstermeye çalışıyor. Bu, sadece kültürel değil, aynı zamanda toplumsal bir tehdit niteliği taşıyor.
Oysa tarihimize, köklerimize baktığımızda aile, en sağlam kalemiz olmuştur. Türk kültüründe aile yalnızca anne, baba ve çocuklardan ibaret değildir; aynı zamanda bir değer aktarım mekânıdır. Geleneklerimiz, inançlarımız, merhamet duygumuz, sadakat anlayışımız hep aile üzerinden gelecek nesillere taşınır. Eğer bu zincir zayıflarsa, toplumun bütünlüğü de sarsılır.
Türk-İslam Ülküsünün Temeli: Aile
Türk-İslam ülküsü, milletimizi ayakta tutan en güçlü ideal ve en kutlu mirastır. Bu ülkü; imanla yoğrulmuş bir milletin, tarih boyunca adalet ve merhametle kurduğu medeniyetlerin özüdür. Aile, işte bu ülkünün yaşatıldığı en önemli mekândır. Çocuklarımız ailede sadece sevgi ve şefkat görmez; aynı zamanda milli ve manevi değerlerle yetişir, tarihimizi ve kimliğimizi orada öğrenir.
Türk-İslam ülküsü bize gösteriyor ki; güçlü aile yapısı olmadan güçlü bir millet inşa edilemez. Sadakat, vefa, ahlak, merhamet gibi değerler önce ailede kök salar, sonra topluma yayılır. Eğer biz ailelerimizi korursak, bu ülküyü geleceğe güvenle taşıyabiliriz.
Toplumsal Sorumluluğumuz
Bugün aileyi savunmak demek, aslında geleceğimizi savunmak demektir. Bu yüzden hepimize düşen görev, aile bağlarını güçlendirecek adımlar atmak, yozlaştırıcı etkiler karşısında bilinçli bir duruş sergilemektir. Çocuklarımızı korumak için onları ekranlardan uzak tutmak yetmez; onlara değerlerimizi yaşatarak örnek olmalıyız. Sevgiyle kurulan bir evde büyüyen çocuk, hem özgüveni yüksek hem de topluma faydalı bir birey olur.
Aileyi korumak sadece bireysel bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Eğitimden medyaya, şehir planlamasından sosyal politikalara kadar her alanda aileyi merkeze alan yaklaşımlara ihtiyacımız var. Çünkü güçlü aileler üzerine kurulan toplumlar, krizlere karşı dirençli olur, birlik ve beraberliğini korur.
Unutmayalım:
Aileyi korumak, milleti korumaktır.
Aileyi güçlendirmek, geleceğimizi güçlendirmektir.
Aileyi yaşatmak, Türk-İslam ülküsünü yaşatmaktır.
Bugün attığımız her adım, yarının huzurlu ve güçlü toplumunu inşa etmenin temelini oluşturuyor. Gelin, ailemizi yalnızca bir yuva değil, aynı zamanda milletimizin ideallerini geleceğe taşıyan en sağlam köprü olarak görelim ve onu hep birlikte koruyalım.