İlk yazımızda ailenin kale olduğunu, ikincide çocukların geleceğin mimarı olduğunu vurguladık. Şimdi, o kaleye ruh veren, o mimarları yetiştiren en yüce figüre odaklanma vaktidir...
İlk yazımızda ailenin kale olduğunu, ikincide çocukların geleceğin mimarı olduğunu vurguladık. Şimdi, o kaleye ruh veren, o mimarları yetiştiren en yüce figüre odaklanma vaktidir: Anneye. Aile, anne ile anlam bulur, onun şefkati ile ısınır ve onun güçlü duruşuyla ayakta kalır. Anne, sadece çocuk doğuran değil; sevgiyle yoğuran, merhametle besleyen ve bir millete karakter veren kutsal kaynaktır.
Türk-İslam ülküsü, göğsünde imanı taşıyan, evini huzur ve adaletle yöneten kadınların omuzlarında yükselir. Bu büyük medeniyetin kökleri, annenin evde kurduğu manevi iklimde filizlenir. Eğer bir milletin anneleri güçlü, bilinçli ve değerlerine bağlıysa, o milletin geleceği de sağlam temeller üzerine kurulmuş demektir. Anne, ailenin kandilidir; sadece yolu aydınlatmakla kalmaz, aynı zamanda evin sıcaklığını ve huzurunu da sağlar.
Neslin Terbiyecisi: Peygamber Eşleri ve Annelerimiz
Tarih boyunca, milletimizi ayakta tutan değerler zincirinin en önemli halkası daima anne olmuştur. Bu hakikatin en güzel örneğini, Müslümanların yetişmesinde ve İslam medeniyetinin kurulmasında büyük rol oynayan Peygamber Efendimiz'in (S.A.V.) eşlerinde görürüz. Onlar, sadece eş değil; aynı zamanda ilk Müslüman nesillere rehberlik eden, onlara ahlakı ve edebi öğreten birer anne figürü olmuşlardır.
Bu kutlu hanımların en büyüğü, Efendimiz'in (S.A.V.) ilk eşi ve en büyük destekçisi olan Hz. Hatice Annemizdir. O, sadece eşine zor zamanlarda güç vermekle kalmamış, aynı zamanda kızları için de eşsiz bir annelik örneği sergilemiştir. Hz. Hatice'nin annelik modeli; sadakat, güven, teslimiyet ve koşulsuz sevgi üzerine kuruludur. Çocuklarını İslami değerlere bağlılıkla yetiştirirken, onlara maddi kaygılardan uzak, manevi zenginliği aşılamıştır. Onun duruşu, bize gösterir ki; bir anne, sadece evladını değil, aynı zamanda o evladın kalbine yerleşecek imanın ve karakterin de tohumunu atmaktadır.
Diğer Peygamber eşleri de ilimleriyle ve takvalarıyla tüm Müslüman kadınlara annelik ve rehberlik etmiştir. Onların yaşantısı, evlerimizin sadece bir barınak değil, aynı zamanda bir irfan ve terbiye ocağı olması gerektiğini bizlere ders vermektedir.
Çağın Yıkıcı Rüzgârları ve Annenin Duruşu
Ne yazık ki, ilk yazımızda da bahsettiğimiz gibi, kutsal aile yapımız günümüzde ciddi tehdit altındadır. Sabah kuşağı programları, izdivaç ve drama dolu diziler, annelik rolünü basitleştirmekte, fedakârlık yerine bencilliği, sadakat yerine güvensizliği ve vefasızlığı özendirmektedir. Bu içerikler, annenin evdeki merhamet ve sükûnet rolünü yıpratmakta, aile bağlarını zedeleyerek toplumsal çözülmeyi hızlandırmaktadır.
Daha da vahimi, sosyal medya ve internet bağımlılığı, sadece çocuklarımızı değil, bizzat anneleri de esir almaktadır. Bir anne, elindeki telefonun ekranına ne kadar bakıyorsa, evladının gözlerinin içine, ruhunun derinliklerine o kadar az bakabiliyor demektir. Dijital dünya, annenin çocuğuna ayırması gereken nitelikli zamanı çalmakta, annenin rehberliğini sanal dünyanın geçici figürlerine bırakmasına neden olmaktadır. Bu durum, çocuğun aidiyet duygusunu zayıflatmakta ve aile içi iletişimi kökten sarsmaktadır.
Anneler İçin Çözüm ve Sorumluluk
Bu yozlaştırıcı etkilere karşı direnmek, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir görevdir. Annelere düşen en büyük sorumluluk, evdeki manevi iklimi korumaktır.
1. Bilinçli Medya Tüketimi: Anneler, evlerinde izlenen her içeriği dikkatle seçmeli, aile değerlerini yıpratan program ve dizilere "dur" demelidir.
2. Dijital Denge: Kendi internet ve sosyal medya kullanımını sınırlandırmalı, çocuklarına kitap okuma, el becerisi geliştirme ve sohbet etme gibi gerçek bağ kurmayı sağlayan faaliyetlerde bizzat örnek olmalıdırlar.
3. Değer Aktarımı: Sadece karınlarını doyurmakla kalmayıp, çocuklarına Peygamberimizin (S.A.V.) ve kutlu annelerimizin hayatından örnekler sunarak ahlakı, edebi ve Türk-İslam ülküsünü aşılamalıdırlar.
4. Dua ve Sükûnet: Yuvasını dualarıyla beslemeli, zorluklar karşısında metanetli duruş sergileyerek evin huzur ve güven kaynağı olmalıdır.
Unutmayalım:
Anneyi korumak, ailenin ruhunu korumaktır.
Anneyi güçlendirmek, Türk-İslam ülküsünü geleceğe aktaracak sağlam nesiller yetiştirmektir.
Bugün, annelerin evlerimizde yeniden birer Hatice Annemiz şuuruyla hareket etmeleri, yarınlarımızın güçlü ve onurlu bir toplum olmasının yegâne güvencesidir.
Dr. Adem ÖZKAN
 
             
             
             
             
             
            