İki gün önce Sol Haber portalında CHP 'nin NATO'ya sunduğu rapor haber konu edildi. Bir kaç gün bekledim haber yalanlanabilir diye ama böyle bir şey olmadı hatta CHP tarafından görünmez hale geldi.

İki gün önce Sol Haber portalında CHP 'nin NATO'ya sunduğu rapor haber konu edildi. Bir kaç gün bekledim haber yalanlanabilir diye ama böyle bir şey olmadı hatta CHP tarafından görünmez hale geldi.

Bu haberle bir kez, daha gördük ki alanlarda söylenenler ile uluslararası ilişkilerde söylenenler arasında ki açı inanılmaz derecede büyük. Büyük emperyalist merkezlerle AKP kurduğu ilişki ile CHP ' nin kurmak istediği ilişki aynı.

Nasıl mı?

CHP, NATO’ya sunduğu “İran raporuyla” yalnızca dış politikada değil, sınıfsal konumlanışta da yerini bir kez daha belli etti: Atlantik’in batısında.

Raporun dili, neredeyse Pentagon’un sözcülüğünü yapan bir memurun kaleminden çıkmış gibi: “İran tehdidi”, “kargaşa ekseni”, “Rusya-Çin-İran işbirliği”…

Bu kelimeler, emperyalist ideolojinin sözlüğünden alınmış, Türkiye işçi sınıfının, emekçisinin hiçbir çıkarını temsil etmeyen sözcüklerdir.

Bir burjuva partisi olarak CHP: Seküler vitrin, emperyalist öz sadece. Yoksullar ve emekçiler için asla umut olmadığı ortada. Tek dayanılacak tarafı seküler olması.

CHP’nin tarihi, Türkiye burjuvazisinin siyasal taşıyıcısı olarak, Batı kapitalizmiyle eklemlenme tarihidir. Bunu biliyoruz.

Onun “sekülerliği” bir ilericilik değil, sermayenin modernizasyon projesinin ideolojik kabuğudur. Bugün de bu kabuk, NATO’nun kalkanı altında yeniden parlatılıyor.

“Batı karşıtı kargaşa ekseni” diyerek Rusya, Çin, İran ve Kore’yi hedef göstermek; NATO’nun Ortadoğu genişlemesine meşruiyet kazandırmak; bu, sol değil, emperyalizmin iç politikadaki tercümanlığıdır.

CHP’nin “laik” kimliği, sınıf karakterini gizleyen bir sis perdesidir çünkü o, emperyalist sistemin yerli mümessilidir.

Nato'yu bu kadar önemseyen CHP İşçi sınıfı ve yoksullara umut olabilir mi? Buna cevap vermek için şu soruyu sormamız yeterli olacaktır ; İşçi sınıfı için NATO ne demektir?

Cevabımız ise şudur : NATO, dünyanın en büyük silahlı sermaye ittifakıdır. Onun genişlemesi, emekçilerin yaşamına daha fazla yoksulluk, daha fazla savaş bütçesi, daha az sosyal harcama olarak döner.

Türkiye’de milyonlar açlık sınırında yaşarken, CHP’nin “Körfez ülkeleri NATO’ya alınsın” önerisi; bu ülkelerin ,Körfez sermayesine olan iştahlarının göstergesidir. Onları bu emperyal blokun mutlak koruması altına alma önerisidir.

Kürecik üssünü “önemli NATO katkısı” diye övmek, emperyalizmin gözcülüğünü onurlu bir dış politika saymaktır.

İşte bu yüzden bu ülkede ve bölgede Sola ihtiyaç, acil görevdir. Bugün Türkiye’nin değil, bütün dünyanın solu krizde.

CHP gibi burjuva partiler, düzenin sigortası rolünü oynarken, gerçek devrimci bir hattın yeniden inşası ertelenemez hale geliyor.

Ülkenin sola ihtiyacı var , parlamenter muhalefet maskesi takan bir Atlantik soluna değil, üretim ilişkilerini hedef alan, NATO’ya, sermayeye, feodal kalıntılara karşı bütünlüklü bir halk cephesi yaratacak işçi sınıfı merkezli devrimci bir sola.

Marksizm bize öğretir: sınıflar kendi kaderlerini başkalarının raporlarına bırakmazlar. CHP’nin NATO’ya sunduğu rapor, Türk burjuvazisinin emperyalist sisteme bağlılık senedidir.

Oysa bu ülkenin tarihini değiştirecek olan, rapor değil; fabrikalarda, tarlalarda, üniversitelerde, sokaklarda yeniden örgütlenecek olan emekçi sınıfın bilincidir.

Bugün görev açıktır: Ya Atlantik’in zincirli “seküler” muhalefetinde boğulacağız, ya da halkın, işçinin, yoksulun iktidar yolunu yeniden açacağız.

Bu yüzden acil olarak Birleşik, ortak bir mücadele hattı örmek zorundayız. Bu artık tarihi bir zorunluluktur. Bu zorunluluğu algılyamayanların yarın söyleyecek sözleri olmayacak.