Merhaba sevgili okurlarım. Daha önceki yazılarımızda, Türk-İslam ülküsünün yaşatılmasında ailenin ve o aileyi oluşturan kutlu figürlerin önemini ve bu kutsal yapıyı tehdit eden unsurları ele almıştık.
Merhaba sevgili okurlarım. Daha önceki yazılarımızda, Türk-İslam ülküsünün yaşatılmasında ailenin ve o aileyi oluşturan kutlu figürlerin önemini ve bu kutsal yapıyı tehdit eden unsurları ele almıştık.
Şimdi ise, o büyük ülküyü sırtlanıp geleceğe taşıyacak neslin ruhunu, Şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun bize bıraktığı Alperenlik mirası üzerinden inceleyeceğimiz, 13 yazılık yeni bir seriye başlıyoruz. Bu serinin ilk durağında, Alperenlik davasının ne anlama geldiğini net bir şekilde ortaya koyacağız. Zira bu dava, Muhsin Yazıcıoğlu’nun da ifade ettiği gibi, sadece kuru bir siyaset davası değildir; bir inanç, bir ahlak ve bir millet davasıdır.
Bir Alperen’in yolculuğu, önce dış düşmanla olan mücadeleden önce kendi nefsiyle olan savaşla başlar. Alperenlik işte bu içsel savaşın adıdır. İşte bu içsel yürüyüşün, yani bir “insan-ı kâmil olma rehberinin” manevi durakları, Alperenliğin 12 Yasası’dır.
İç Kalenin Fethi: Tevekkül ve Arınma
Alperenliğin ilk adımı, içimizdeki en büyük düşman olan korkuyu yenmektir. Bu, Tevekkül Yasası – Nefsin Aslanını Yenmek ile mümkündür. Korku, imanın olmadığı yerde büyür; iman ise korkunun üzerine doğan bir ışıktır. Muhsin Yazıcıoğlu’nun dediği gibi, “Korkunun bittiği yerde iman başlar”. Tevekkül, tembellik değil gayretin, sabrın ve Allah’a güvenin birleştiği yüce bir hâldir. Çünkü biliriz ki, sonuç kaderindir ama emek, imtihanındır.
Bu içsel mücadelenin devamı, insanın en büyük düşmanı olan kendi nefsini dizginlemektir. Nefis Terbiyesi Yasası – Hırsın Zincirlerini Kırmak bize, nefsi kılıçla değil, iradeyle, tevazu ve sabırla dizginlemeyi öğretir. Hırsın esiri olan, hakikatin askeri olamaz. Bu nedenle Alperen, makam için değil, davanın hizmetkârı olmak için yola çıkar. Nefsini terbiye eden, hırsın değil, hakkın peşinden gider.
İçimizi arındırmanın yolu ise Arınma Yasası – Kalbin Temizliği ve Tevbe’dir. Zira, kalp kirlenirse göz göremez, gönül bulanırsa yol kaybolur. Arınma, önce içimizi temizlemeyi, sonra toplumu düzeltmeyi hedefler. Kalbinde kötülük taşıyan, dışarıda adalet kuramaz. Tevbe eden, kirini değil, kaderini değiştirir. Bu temizlik, Feraset Yasası – Vesveseden Kurtulmak ile tamamlanır. Feraset, kalbin gözüdür; o gözle insan, vesvesenin dumanı içinden hakikati görebilir. Feraset sahibi bir Alperen, yanlış kalabalıklarda olmaktansa, doğru yolda tek başına olmayı tercih eder.
İstikamet ve Sadakat: Yönümüz Hak Yolu
İç kaleyi fethettikten sonra, Alperen’in önünde Ülkü Yasası – Kutlu Hedefe Yürümek belirir. Ülkü, bir hedef değil, bir varoluş gerekçesidir yolu olmayanın yönü olmaz. Haksız bir davada zirve olmaktansa, haklı bir davada zerre olmayı tercih ederim diyen Muhsin Yazıcıoğlu’nun belirlediği gibi Alperen, yürüdüğü yolda haklı ülküsünün peşindedir.
Bu kutlu yolda yürüyüşün sarsılmaz olması için Sebat Yasası – Fitneye Direnmek şarttır. Sebat, fitnenin birliğin içine düşen şüphesi karşısında bir taş gibi yerinde kalmak, inançtan ve istikametten sapmamaktır. “Biz inandığımız yolda diken olsa da o yoldan dönmeyiz”. Sebatın yoldaşı ise Sadakat Yasası – Davaya Emanet Olmak’tır. Sadakat, zor zamanlarda belli olur. Bir Alperen için dava, Allah rızası için çıktığı bir emanettir. Menfaat değil, emanet taşıyan bu ruh, kendisini değil, davasını önceleyendir. Şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun dediği gibi İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok.
Hikmetle Kudret: Edep, Hilm ve İrfan
Alperen, kudreti ele aldığında onu edeple taşır. Edep Yasası – Kudreti Dizginlemek, gücün terbiyesidir. Edebi olmayan kudret zulüm üretir. “Makamlar insanı yüceltmez, insan makamı yüceltir”. Kudretin dizginini elinde tutan kişi, gücünü Allah korkusuyla sınırlar. Bu edep, öfke anında bile vakarını korumayı sağlayan Hilm Yasası – Zerafetle Galip Gelmek ile pekişir. “Biz kinle değil, imanla yürürüz”. Gerçek zafer, öfkesini sabırla yenenin, zarafetle kazanılanıdır.
Alperen’in gücü dışarıda değil, içindeki manevi zenginliktedir. İstiğna Yasası – İç Kudreti Fark Etmek, kalbin Allah’tan başkasına muhtaç olmadığını bilmektir. Bu, izzetli bir tevazudur, gönül zenginliğidir. Son olarak, İrfan Yasası – Hakikati Aramak ile bu yolculuk hikmetle aydınlanır. İrfan, bilgiyi hikmete dönüştürmektir. Bir Alperen, bilmekle yetinmez, bildiğini kalbine indirir. “Ben kalabalıkların değil, hakikatin yanında olmayı tercih ederim”.
Son Söz: Teslimiyetin Zaferi
Bu 11 yasa, bizi son ve en derin teslimiyete, yani 12. YASA: Tevekkül Yasası – Karanlıkla Yüzleşmek ve Teslimiyet’e ulaştırır. Tevekkül, sadece kaderi kabullenmek değil, kaderin sahibine güvenmektir. Muhsin Başkan’ın dediği gibi: “Benim adım Muhsin Yazıcıoğlu! Bana baskı sökmez! Bizim Allah’tan başka kimseden korkumuz yok.”. Tevekkül, karanlıktan korkmamaktır çünkü biliriz ki, ışık da yol da Allah’tandır. Tevekkül, kulun Allah’a imzasız teslimiyetidir.
İşte bu 12 yasa, Alperenlik ruhunun, korkudan imana, kibirden teslimiyete uzanan kutlu mirasıdır. Bu mirası yaşatmak, Muhsin Yazıcıoğlu’nun izinde yürüyen her Alperen’in boynunun borcudur.
Dr. Adem ÖZKAN