Merhaba sevgili okurlarım. Şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun mirası olan Alperenliğin 12 Yasası serimizde, içsel savaşın ardından dış dünyaya yönelişimizin temelini oluşturan Ülkü Yasası – Kutlu Hedefe Yürümek’e ulaşıyoruz.

– Kutlu Hedefe Yürümek

Daha önceki yazılarımızda, Tevekkül, Nefis Terbiyesi, Arınma ve Feraset yasalarıyla iç kaleyi fethettik, korkularımızı yendik, nefsani hırslarımızı dizginledik ve kalbimizin gözünü hakikate açtık. Artık temiz bir kalp ve berrak bir zihinle, Alperen’in varoluş gerekçesine, yani ülküsüne odaklanma vaktidir.

Ülkü: Varoluş Gerekçesi ve Kutsal Gaye
Ülkü, basit bir hedef veya kişisel menzil değildir; ülkü, bir varoluş gerekçesidir. Yolu olmayanın yönü olmaz, ülküsü olmayanın da istikameti olmaz. Türk-İslam ülküsü, sadece bir fikir değil, imanla yoğrulmuş bir yürüyüştür. Bir Alperen bu dünyaya rastgele gelmez; onun bir davası, bir yönü, bir hedefi vardır.
Şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, ülkü kavramını daima dünyevi makam ve menfaatlerin ötesine taşımıştır. O, ülkü davasını iktidar hırsından ayırarak, amacın kutsal bir gaye olduğunu vurgulamıştır: “Bizim hedefimiz iktidar olmak değil, insanlara doğruluğu ve adaleti anlatmaktır”. Gerçek ülkü, kişisel kazançla değil, milletin dirilişi ve imanın yeryüzündeki sesi olmakla ilgilidir.
Rıza Peşinde Yürümek: Zirve mi, Zerre mi?
Ülkü Yasası, Alperen’e yürüdüğü yolda zorluklardan korkmamayı öğretir. Çünkü o bilir ki, her engel imanının gücünü sınar, her çile onu daha da olgunlaştırır. Bu yol, sadece bir yol değil, aynı zamanda bir hakikati tercih etme duruşudur. Bu duruşun temelini Şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun şu sarsılmaz inancı oluşturur: “Haksız bir davada zirve olmaktansa, haklı bir davada zerre olmayı tercih ederim.” Bu söz, Alperen'in hedefinin makam değil, sadece hakikat ve rıza olduğunu gösterir. Dava yolunda yürüyen için önemli olan nerede durduğu değil, haklı yerde durup durmadığıdır.
Sorumluluk ve Emanet Bilinci
Ancak ülkü sahibi olmak, sadece inanç değil, aynı zamanda sorumluluk ve istikamet ister. Ülküsüz insan rüzgârla savrulur, ülküsü olan ise fırtınada bile yönünü kaybetmez. Bir Alperen, hedefini belirlerken "ben" demez, "biz" der; çünkü onun ülküsü şahsi değil, ümmetin ülküsüdür. O, fani makamlar için fırıldak olmaktan şiddetle kaçınır. Bu bağlamda Muhsin Başkan'ın sözü, bir Alperen'in ahlakını özetler: “Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir dünya için; bu kadar fırıldak olmaya gerek yok!” Dava yolunda yürüyen, ölümü bile hizmet bilir: “Bir gül bahçesine girercesine yürüdük ölüme”. Onun için önemli olan, baki olanın rızasını kazanmaktır.
Bir Alperen, yürüdüğü yolda "sonuç" peşinde değil, rızâ peşindedir. Çünkü bilir ki, "Sonuç Allah’a aittir, yürümek bize”. Ülkü, varılacak yer değil, yaşanacak hâldir. Bugün bizlere düşen görev, o kutlu hedefi yeniden hatırlamak, gözümüzü dünyevi menfaatlerden çekip ebedi gayeye çevirmektir. Bu, Türk-İslam ülküsünü yaşatacak neslin temel adımıdır.
Dr. Adem ÖZKAN