Merhaba sevgili okurlarım. Türk-İslam ülküsünü geleceğe taşıyacak neslin manevi rehberi olan Alperenliğin 12 Yasası serimizde, içsel yolculuğumuza devam ediyoruz.
Nefis Terbiyesi Yasası – Hırsın Zincirlerini Kırmak
Geçen yazımızda, ilk ve en temel basamak olan Tevekkül Yasası – Nefsin Aslanını Yenmek ile korku putunu yıktık ve kalbimizi yalnızca Allah’a emanet etmenin huzurunu anlattık. Ancak, korkuyu yenen bir yüreğin karşısına, daha sinsi ve yıkıcı bir düşman çıkar: Hırs.
İşte bu yüzden, içsel mücadelenin ikinci durağı ve en kritik virajı, Nefis Terbiyesi Yasası – Hırsın Zincirlerini Kırmak’tır.
Hırsın Esareti ve Davanın Hizmetkârı Olmak
Korku, insanı adım atmaktan alıkoyar; hırs ise insanı yanlış yola sevk eder. Hırs, bir Alperen’in manevi donanımını çürüten, onu kutlu ülküden uzaklaştırıp kişisel menfaat bataklığına çeken en büyük iç tehlikedir. Hırsın gözünü bürüdüğü insan, davasının hedefini unutur, makamı, şöhreti ve dünyalık kazancı gayesinin önüne koyar.
Türk-İslam ülküsü, gönül rızasıyla yapılan fedakârlıklar üzerine kuruludur. Bu ülküye hizmet eden bir Alperen, asla makamın kölesi olamaz. Şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun bu konudaki duruşu, bize Nefis Terbiyesi Yasası’nın özünü fısıldar: “Biz makam için değil, davanın hizmetkârı olmak için yola çıktık.”
Bir Alperen için amaç, bir makamı işgal etmek değil; o makamı hak ve adaletle yüceltmek olmalıdır. Hırsın zincirlerini kırmak, işte bu şuura erişmektir: Makam seni yüceltmesin, sen makamı yücelt. Hırsın esiri olan, hakikatin askeri olamaz; ancak nefsini terbiye eden, hakkın peşinden yorulmadan gidebilir.
Kılıçla Değil, İradeyle Savaş
Nefis, kılıçla savaşılacak bir düşman değildir. Nefis Terbiyesi Yasası bize, bu içsel mücadelenin silahlarının irade, tevazu, sabır ve zikir olduğunu öğretir.
1. İrade: Nefsin anlık isteklerine karşı durabilme gücüdür. Tevazu, hırsın tam zıddıdır. Hırs, kendini yüksek görmekten beslenir; tevazu ise, kulluğunu idrak etmekten. Unutulmamalıdır ki, bir insanın gücü, sadece elindekilerle değil, vazgeçebildikleriyle ölçülür.
2. Sabır: Dava yolunda karşılaşılan zorluklar karşısında dayanıklılık göstermenin ötesinde, elde edilen başarılar karşısında nefsi gemleyebilme sanatıdır. Başarı geldiğinde şımarmamak, övgülere kapılmamaktır.
3. Zikir: Kalbi daima Allah’la meşgul ederek dünya hırslarının kalpte kök salmasına izin vermemektir. Kalbi temizlenen bir Alperen, fani makamları değil, baki olanı hedefler.
Hırs, sadece bireyi değil, toplumu da çökertebilecek manevi bir zehirdir. Aile içinde hırs, huzursuzluk ve tatminsizliği getirir. Toplum içinde hırs, zulme ve adaletsizliğe yol açar. Bir Alperen, kendi nefsindeki bu hırsı terbiye ederek, Türk-İslam ülküsünün temel direği olan adaletin ve huzurun önce kendi kalbinde yeşermesini sağlar.
Teslimiyetten Terbiyeye Köprü
İlk yasa olan tevekkül ile korkudan kurtulduk. İkinci yasa olan nefis terbiyesi ile ise, bu özgürlüğümüzü kulluk bilincine dönüştürüyoruz. Tevekkül, dış baskılardan korkmamayı öğretirken; Nefis Terbiyesi, içimizdeki makam arzusunun ve dünyevi tutkuların baskısından kurtulmayı sağlar.
Hırsın zincirlerini kıran bir Alperen, artık özgürdür. Özgürlüğü, sadece kendi mutluluğu için değil, davasının izzetini korumak için kullanır. O, kimseye yaranmak zorunda değildir; çünkü o, hakkın rızasını kazanmaya odaklanmıştır. Nefsini terbiye eden, hırsın değil, hakkın peşinden gider.
İşte bu, Türk-İslam ülküsünü geleceğe taşıyacak neslin atacağı ikinci adımdır: Hırsı yenmek ve nefsini davanın hizmetkârı kılmak. Bu yolculukta nefsimizle olan savaşımız devam edecek. Bir sonraki durağımızda, içimizdeki kirlilikten kurtulmanın yolu olan Arınma Yasası – Kalbin Temizliği ve Tevbe’yi ele alacağız. Selam ve dua ile.
Dr. Adem ÖZKAN